T.C. YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ E. 2015/18160 K. 2017/614 T. 26.1.2017 DAVA: Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.02.2015 gününde verilen dilekçeyle miras payına mahsuben mülkiyet hakkının tanınması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; (…)
KARAR: Davacı vekili, 06.09.2012 tarihinde vefat eden muris … ile davacının murise ait tereke malları arasında bulunan birlikte yaşadıkları 2070 ada 17 parsel 4 numaralı bağımsız bölüm hakkında, … 14. Aile Mahkemesi’nin 2013/12 Esas, 2014/453 Sayılı Kararıyla davacı ile murisin öldüğü tarihe kadar aile konutu olduğunun tespitine karar verildiğini, davaya konu 4 numaralı bağımsız bölüm haricinde aynı ada ve parselde kayıtlı bulunan 7 ve 8 numaralı bağımsız bölümler için de … Mahkemesi’nin 2012/336 Esasına kayıtlı muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasının devam ettiğini belirterek miras hakkına mahsuben davacıya 4 numaralı bağımsız bölüm üzerinde mülkiyet hakkı tanınmasını istemiştir.
Mahkemece, … 14. Aile Mahkemesi’nin 2013/12 Esas, 2014/453 Karar sayılı dosyasında davaya konu edilen taşınmazın aile konutu olduğu tespit edildiğinden ve karar kesinleştiğinden bahisle ayrıca karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 652. maddesine dayanan “aile konutunun sağ kalan eşe özgülenmesine” ilişkindir. Dava konusu taşınmazın davacı ile murisin öldüğü tarihe kadar aile konutu olduğunun tespitine dair İstanbul Anadolu 14. Aile Mahkemesi’nin 2013/12 Esas, 2014/453 Sayılı Kararı ile tespit edilmiştir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 652 maddesi; “Eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya mirasbırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına karar verilir.
(…)Sağ kalan eş mirasçı ise; miras paylaşımında, aralarındaki mal rejimi ister edinilmiş mallara katılma rejimi, ister mal ayrılığı, ister paylaşımlı mal ayrılığı, ister mal ortaklığı olsun, katılma olanağı bulunsun veya bulunmasın mal rejimindeki hakları dışında, mirasın paylaşımında aile konutu ve ev eşyalarının kendisine özgülenmesini isteyebilecektir. Ancak bu özgüleme ve alım hakkı bedelsiz değildir.
Türk Medeni Kanunu’nun 652. maddesinde yer alan tereke mallarından birinin mirasçılardan birine miras hakkına mahsuben özgülenmesi, paylaştırma niteliğinde olup, özgüleme kararı, o mal üzerindeki mirasçıların “elbirliği” şeklindeki ortaklığının izalesi sonucunu hasıl eder. O nedenle, Türk Medeni Kanunu’nun 652. maddesine dayanan isteklerde görevli mahkeme, paylaşma isteklerindeki görev kurallarına göre belirlenmelidir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. (TMK. madde 642) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ait davalarda sulh hukuk mahkemesi görevlidir. (HMK. md.4/1-b) Göreve dair kurallar kamu düzeninden olup, davanın her safhasında ileri sürülebileceği gibi, mahkeme de davanın her aşamasında kendiliğinden görevli olup olmadığına karar verir. (HMK. md.1)
Somut olayda; davanın Türk Medeni Kanunu 652.maddesinde yazılı aile konutunun sağ kalan eşe özgülenmesine dair olması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 4/1-b maddesi gereğince davaya bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesine ait olduğu gözetilmeden görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istenmesi halinde yatırana iadesine, 26.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
- Düğünde takılan ziynet eşyalarının kadının kişisel malı sayılmasına ilişkin
- C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2017/13340 K. 2017/13119 T. 2.10.2017
DAVA: Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda(…)
KARAR: Davacı, (boşanmadan tefrik edilen eldeki davada) düğünde kendisine hediye olarak takılan 8 adet 22 ayar bilezik,3 adet 14 ayar bilezik,1 adet 22 ayar altın set takımı,80 cm. 22 ayar zincir kolye, altın kolye,10 adet çeyrek altın,1 adet Cumhuriyet altını, 1.000 TL nakit paranın davalı tarafından kendisinden alınarak bozdurulduğunu ileri sürerek, bunların aynen iadesini mümkün olmadığından fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik 5.000 TL ziynet eşya bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 08.02.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile ziynet eşyaları yönünden talebini 16.645,00 TL’ye yükseltmiştir.(…)
Dava; ziynet alacağı istemlidir.(…)
Kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
(…)Bu noktada ise, dosya kapsamında yer alan tanık beyanlarının davalı iddiasını destekleyip desteklemediği konusu gündeme gelmektedir. Dosya kapsamında yer alan tanık beyanları incelendiğinde ise, davalı tanık beyanlarının davalı iddiasını desteklediği, bir kısmının görgüye dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tanık beyanları incelendiğinde ise, davacı tanıklarından …‘nun davaya konu edilen ziynetleri davacının üzerinde görmediği yönündeki beyanı dışında davacının iddiasını destekler nitelikte bir tanık beyanının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece; yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alınmak suretiyle, boşanma dava dosyasında bilirkişi .. tarafından düzenlenen 24.01.2014 havale tarihli raporda yer alan 3(28.05.2013 tarihli),176(12.06.2013 tarihli) ve 177(12.06.2013 tarihli ) no’lu … kayıtlarının yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu ve davalı tanık beyanlarının da bu … kayıtlarındaki ziynetlerin davacıda bulunduğu yönündeki davacı ikrarını desteklediği nazara alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün davalı yararına HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
- C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2017/12640 K. 2017/11971 T. 14.9.2017
(…)Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.(…)